Sevda Tepesi’nin Öyküsü…


 

“Kıbrıslı Yalısı’nın korusu”.

1931 yılındaki o trajik olaya kadar bu tepe böyle bilinirdi. O yıl koruda canlarına kıyan 2 sevdalı gençten sonra, tepe “sevda tepesi” olarak anılır oldu.

İşte o öykünün 4 farklı kalemden anlatımı…


Asuman Özdemir :  http://www.ufukotesi.com/yazdir.asp?yazi_no=20051113

“O yıllarda Hollywood’un ünlüsü Rudolf Valentino benzerini arayan bizim Bâbıâli matbuatı hemen bir yarışma düzenlemiş. Kül rengi pelerini, gıcır gıcır çizmeleri, derin ve anlamlı bakışları ile semtin bütün kızlarının yüreğini hoplatan süvari teğmeni Vahit Bey de bu yarışmaya katılır ve kazanır. Bir anda meşhur olur ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin her tarafından yağmur gibi yağan “ben size meftûn oldum, talibiniz ve talihliniz olayım efendim” diyen genç kız mektuplarının altında ezilir. Yarışmaya girdiğine bin kere pişman olur ve ortalara çıkmamaya başlar. Sadece Belkıs Hanım ile Sevda Tepesi’nde buluşmakta, genç kızın ailesinin Vahit Bey’i istemeyişine çareler aramaktadırlar. Varlıklı bir kadın olan Belkıs Hanımın annesi Belediye Zabıta Komiseri Emin Beyin oğlu Vahit Bey’i kızına bir türlü yakıştıramamaktadır. Bu arada genç adamın tayini Bursa’ya çıkar. Çok kıskanç olan Vahit Bey Bursa’da görevde iken Galatasaray Kulübü’nde 35 yaşlarında bir adamın Belkıs Hanım ile ilgilendiğini duyar ve İstanbul’a o saat gelir. Gece Sevda Tepesi’nde buluşurlar. Buluşmada cinnet getiren Vahit Bey, Belkıs Hanım’ın kalbine iki el ateş eder, sonra da kendini vurur. İşte bu acı olaydan sonra İstanbul halkı bu tepeye Sevda Tepesi demeye başlar. Üzerinde Kandilli mezarlığının olduğu bu tepede halen iki âşık aynı mezarda yatmaktadır.”




Gürol SÖZEN
http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/15276303.asp

“Hemen yakınındaki ince uzun Kıbrıslılar Yalısı da Boğaziçi’ndeki bir başka acı öykünün izlerini taşır. Arkasındaki büyük koruluk Sevda Tepesi olarak anılmaktadır. Yalı sahiplerinden İstanbul çelebisi  Emin Dirvan’nın, sanırım 1987’de, üzgün bir ifade ile anlattığı Sevda Tepesi olayı, hüznün kaynağıdır.

Yıl 1931 yılları. Kandillili Valentino Vahit, Sefer Bey’in kızı Belkıs’a sevdalıdır. Vahit, Milli Mücadele’de Fransızlara karşı çıkmış bir komiserin oğludur. Sefer Bey, kızını soylu ve zengin birine vermek ister.

Bu onulmaz aşk, Boğaziçi’nin de hüznüdür aslında. Çünkü Belkıs ve Vahit bir gün Kandilli sırtlarında buluşurlar her zamanki gibi. Belkıs’ın ailesi ise engellemeye çalışır bu buluşmayı. Vahit, yeni teğmen çıkmıştır. Çam, çınar ve erguvan ağaçları arasında iki el silah sesi duyulur. Boğaziçi’ndeki umutsuz sevdayı, doğanın sonsuzluğu beklemektedir. O gün bugün, arkadaşlarının adlandırdığı  “Sevda Tepesi”  Boğaziçi’nin anı defterine kaydedilmiştir.

Yıllar sonra, 1989’da yayınlanan “Bin Çeşit İstanbul ve Boğaziçi Yalıları” kitabım için bir mektup aldım. Kandillili, 77 yaşında ve Emin Dirvan’ın sınıf arkadaşı olduğunu yazan İhsan Ilgar’da gelmişti bu mektup. Bir başka gerçeğin kapısını aralıyordu. Belkıs’ın evlendirilmesi istenen soylu ve zengin kişinin Emin Dirvan olduğunu. Bu mektubu, önceki kitabımın türevi olan “Martıların İstanbulu”nda yayımladım.”




Star Gazetesi
http://www.stargazete.com/pazar/kara-sevda-tepesi-haber-55123.htm

“Yıl 1931… Amerikan Koleji’nin güzel kızıydı, Belkıs… Mabeynci Remzi Bey’in torunu, Kaymakam Sefer Bey’in kızıydı. Babasının ölümünün ardından annesi Nafia Hanım evlenmemiş; kendini oğlu Orhan’a ve Belkıs’a adamıştı. Belkıs, eğitiminin ardından Felemenk Bahrisefit Bankası’nın İstanbul Şubesi’nde çalışmaya başlamıştı. Belkıs’ın bir aşkı vardı; ‘Valentino Vahit’… Genç adam, ünlü aktör Rudolf Valentino’ya çok benzediği için ‘Valentino Vahit’ olarak tanınan Harbiye öğrencisiydi. Vahit, Bursa’ya yedek subay olarak atandığı zaman evlenmeye karar verdiler ama hem Belkıs’ın annesi Nafia Hanım hem de Vahit’in babası Eminönü Belediye Zabıta Komiseri Emin Bey, bu evliliğe karşı çıktı. Ve iki genç için kötü günler başladı. Bu arada Vahit, 35 yaşlarında bir adamın sevgilisiyle ilgilendiğini duyunca, İstanbul’a gelir. Gece yarısı Kıbrıslı Yalısı’nın korusunda buluşmak üzere randevulaşır iki sevgili… Çaresizlik içinde kıvranan genç subay, beylik tabancasıyla sevgilisinin kalbine iki el ateş eder. Sonra da kendisini vurur. İşte o olaydan sonra bu tepe, ‘Sevda Tepesi’ olarak anılmaya başlar.

 

E.D.

İnternet

Yorum bırakın