Ölüdeniz’in Türkiye’nin tanıtımında önemli bir rol üstlendiğini söyleyen ve belde turizminde planlamanın önemine işaret eden Ölüdeniz Belediye Başkanı Keramettin Yılmaz, imar şartlarındaki kısıtlayıcı hükümler nedeniyle nitelikli ve yüksek kapasiteli tesislerin açılamadığını belirtti.
Gastronomi Dergisi
Ölüdeniz 1989 yılında Özel Çevre Koruma Kurulu tarafından planlanan bir belde. Turizmin başladığı ilk yıllarda çok küçük tesis ve pansiyonların olduğu bölge bugün 45 bin yatak kapasitesine ulaşmış durumda. Ölüdeniz’in konaklama tesislerine dönük planlamaları da bu doğrultuda yapılmış. 22 yıl içinde gelinen bu noktada tesisleşme açısından gelişme gösterdiklerinin altını çizen Ölüdeniz Belediye Başkanı Keramettin Yılmaz, “Ancak imar durumumuz büyük tesislerin yapılmasına uygun değil. Kayaköy, Kabakkoyu gibi yerlerde hala butik tarzı pansiyonculuğa devam ediliyor” diye konuştu.
Yürürlükte olan imar planının yeterli olmadığına işaret eden Keramettin Yılmaz, “Beldemizde yoğunluğu artıralım ve inşaatlar yapalım diye bir düşüncemiz yok ama burada 4 veya 5 yıldızlı otel de yaptıramıyoruz. Ayrıca yapılaşma şartlarında oldukça kısıtlayıcı hükümler olduğu için oda yaptığınız zaman bu defa sosyal tesisler yapamıyorsunuz; sosyal tesis yapsanız odalara yer kalmıyor. Ayrıca tesisler maalesef yazlık tesis. Misafirlerimize diğer aylarda hizmet veremiyoruz. Kış döneminde hiç hizmet veremiyoruz. Bunların yeniden planlanmasını düşünüyoruz” dedi.
Ölüdeniz’de turizmin ikibinli yıllara kadar daha çok çevre ve doğa ekseninde talep gördüğünü belirten Yılmaz, “Deniz ve kum dışında tarih ve doğayı seven gruplar geliyordu. Ancak bu geldiğimiz noktada bu gruplar artık gelmez oldular. Böylelikle tamamen Avrupa’dan deniz, kum ve güneş için gelen misafirlere kaldık. Tabii Avrupa’daki ekonomik kriz ve destinasyonu pazarlayan tur operatörlerinin stratejileri size gelen turist potansiyelini de belirliyor. Son yıllarda yerli turistin bölgemize ilgisi arttı. Türk insanı son yıllarda daha çok tatil yapmaya başladı. Ramazan ayının yaz sezonuna gelmesiyle iç pazar açısından turizm sezonu kısaldı” dedi. Ölüdeniz Belediye Başkanı Keramettin Yılmaz ile beldenin turizm olanaklarını, tanıtım çalışmalarını, yaşanan sıkıntıları ve turizme bakış açılarını konuştuk…
Deprem Ölüdeniz’deki turizm potansiyelini etkiledi mi?
Depremin bize bir zararı olduğu kanısında değilim. Hatta avantajlı olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Altınoluk’ta bir deprem yaşadık. En küçük bir hasarımız yok. Binalarımız 2000 yılından sonra yapıldığı için oldukça sağlam. Deprem yönetmeliğine uygun ve alçak yapılar olmasına karşın maalesef basında yer alan haberler ve dedikodular yerli turiste çok zarar verdi. Haziran ayında hiç yerli turist gelmedi. Gelecek olanlar da rezervasyonlarını iptal etti. Yabancı turist ise bu tip olayları doğal karşılıyor ve etkilenmiyor.
Fethiye’de ve Ölüdeniz beldesinde ikinci konutlara sıkça rastlıyoruz. Uygulanan bu turizm modelini beldeniz açısından değerlendirebilir misiniz?
Ölüdeniz’e öncelikle İngiltere sonra Almanya ile Rusya’dan ve Avrupa’nın diğer ülkelerinden seyahat acentaları kanalıyla turistler geliyor. Son yıllara Ölüdeniz’de özel havuzlu villa veya havuzlu daire şeklinde bir turizm ürünü gelişti. Şu anda bölgemizde 1.500 civarında özel villa pazarlanıyor. Yabancıların da satın aldığı bu konutlar, işletme şirketleri ve seyahat acenteleri kanalıyla pazarlanıyor. Ev sahipleri kullanmadıkları dönemlerde bu villa ya da daireleri kiraya veriyor. Bunun otel işletmeciliğine zarar vermediğini düşünüyorum.
Bugün bir villa kirası ortalama 150-200 sterlin; bir daire ise 80-100 sterlin arasında veriliyor. Siz bu hizmeti alan kişilere başka bir ürünü bedava da verseniz tercih etmiyorlar. Bu hizmeti burada vermezsek gider bunu başka bir bölgeden hatta başka bir ülkeden alırlar. Bu model sayesinde beldemizdeki yeme-içme mekanlarına, esnafa, taksiciden dolmuş işletmecisine kadar herkese; özellikle eğlence işletmelerine ciddi katkılar sağlanıyor. Bu modelle gelen yabancı misafir özellikle rent a car, tekne turları ve çevre gezilerine de talep gösteriyor. Özellikle esnafı bu insanların ayakta tuttuğunu düşünüyorum.
Bölgenizdeki konaklama tesislerinde ‘her şey dahil’ konsepti uygulanıyor mu?
Ölüdeniz Beldesi her şey dahil sistemin en az olduğu bölge ancak burada da her geçen gün bu konsept artış gösteriyor. Bunun derhal Turizm Bakanlığı tarafından planlanması lazım. Bugün 10 odalı otel de her şey dahil konseptine geçiyor; 50 odalı otel de bunu yapıyor. Bunun bir standardı olması ve mutlaka planlanması gerekiyor. Ayrıca şu anda dünyada 2 büyük tur operatörü var ve sizden her şey dahil sistemini talep ediyorlar ve olmadığı zaman bu defa otelleri pazarlamak zorlaşıyor.
Oteller kendilerini her şey dahile geçmek zorunda hissediyor. Bu sistemi yerli misafirler de sevdi. En küçük tesiste bile bu hizmeti arıyorlar. Aldığımız telefonlarda 10 misafirden 7’sinin her şey dahil istediğini görüyoruz. Bence her şey dahil için en güzel yer insanın evidir. İnsan tatile çıktığında otelden çıkması lazım. Ölüdeniz’e gelen misafirler burada 2 hafta farklı aktiviteler yaparak burada zamanını değerlendirebilir. Fakat son yıllarda pazarlamada her şey dahil kolay olduğu için acenteler bu sisteme yoğunlaşmış durumda.
Ölüdeniz beldesinde belediyecilik anlamında yaşadığınız sıkıntılar var mı?
Ölüdeniz denildiği zaman öncelikle deniz kıyısında Belceğiz ve Ölüdeniz mahallelerimiz var. Denizden 5 kilometre yukarıda Hisarönü ve 6 kilometre yukarıda da Ovacık mahallelerimiz bulunuyor. Hisarönü ve Ovacık kesiminde bazı eksikler var. Biz 2005 yılında Belceğiz ve Ölüdeniz’de kanalizasyonumuzu ve arıtma sistemimizi tamamladık. Arıttığımız suyu da denizden 4 km açığa alarak derin deniz şarjı yaptık. Bizim kumsallarımızda 9 yılldan beri mavi bayraklarımız dalgalanıyor ve hiçbir gün de bunu indirmedik. Mavi bayraklar bizim dışımızda kontrol ediliyor ve bütün değerler bağımsız kurumlarca denetleniyor.
Ayrıca biz de hem belediye olarak hem de Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü kanalıyla her ay hem Ölüdeniz’den hem de koylarımızdan numuneler alarak Bodrum’daki bir laboratuvara gönderiyor ve sonuçlarını da düzenli olarak yayınlıyoruz. Kimyasal bir kirliliğimiz kesinlikle yok. Ölüdeniz kumsalı her yıl dünya ve Avrupa’dan çeşitli ödüller alıyor. Ölüdeniz ve koylarımızın pırıl pırıl olduğunu söyleyebilirim. Bazen teknelerden bırakılan bazı atıklar denizi kirletebiliyor. Ancak bunun için de bu yıl kumsal işletmemizi yapan firma ile tedbir aldık ve deniz süpürgesi yapan bir tekne ile yüzeysel kirliliklere hemen müdahale edebiliyoruz. Ancak Ölüdeniz Beldesi sınırları içerisinde Ovacık ve Hisarönü mahallelerinde maalesef hala kanalizasyon yapamadık; hala arıtma tesisimiz yok. Tesislerimiz kendi içerisinde arıtma tesisleri var ancak konutlarda foseptikle idare ediyoruz. Bazen tabii ki taşmalar oluyor. Burada mücadelemiz devam ediyor.
Ölüdeniz Belediyesi olarak 6 bin nüfusa göre İller Bankası’ndan ödenek alıyoruz. Biz kendi gelirimiz ile 20 yıl daha uğraşsak Ovacık ve Hisarönü’ndeki kanalizasyon sorununu gideremeyiz. Buranın Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılması için gerekli müracatlarımızı yaptık. Ayrıca Çevre ve Orman Bakanlığı yanında Kültür ve Turizm Bakanlığımıza da müracaatlarımızı yaptık. Biz her türlü yetki devrine hazırız. Önemli olan Ovacık ve Hisarönü’nün kanalizasyon ve arıtma tesisinin yapılmasıdır. Bu konuda bıçak kemiğe dayanmıştır.
Çeşitli beldelerin ilçelere bağlanması yönünde yeni bir yasa çalışması yapılıyor. Bu konu hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Bu yasa çalışması henüz sonuçlanmadı. Yakın bir zamanda İçişleri Bakanlığı’ndan belde belediyelerin her türlü yapacağı satınalma ve borçlanmalarda mutlaka valiliklerden izin alarak bu faaliyetleri yapabileceklerine dair bir genelge geldi. Örneğin Fethiye’de 11 tane belde ve bir tane de ilçe belediyemiz var. Belde belediyelerinin Fethiye Belediyesi’ne katılacağı söylendi.
2014 seçimlerinde Muğla’da 48 belde belediyesinin tamamının ilçe belediyelerine bağlanacağı yolunda bize bilgiler ulaşıyor. Tabii ki üzülmemek elde değil. Bir Ölüdeniz gibi bir Göcek veya İçmeler gibi Turunç gibi Side gibi özelliği olan belediyelerimizin kapanmaları veya ilçelere bağlanmaları kabul edilecek bir durum değil. Bu belediyelerin adı belde belediyesi olsa da biz burada 50-60 bin kişiye hizmet veriyoruz.
Tüm dünyada kendimizi tanıtıyor ve temsil görevimizi yerine getiriyoruz. Biz Fethiye merkeze çok yakınız ama merkeze 70-80 kilometre uzakta olan yerler var. Bu şekliyle hizmetin aksayacağını düşünüyoruz. Özelliği olan belediyeler kanımca aynı statüde devam edebilir.
Tanıtım ve pazarlamaya ve ürünü çeşitlendirmeye dönük çalışmalarınızdan söz eder misiniz?
Ölüdeniz Belediye Başkanı Keramettin Yılma
Ölüdeniz sadece kendisini tanıtmıyor. Aynı zamanda ülkemizi de dünyaya tanıtıyor. Biz de Türkiye’deki ve Avrupa’daki fuarlara katılıyoruz. Buralarda coğrafi güzelliğimizi, tarihi özelliklerimizi ve spor turizmindeki olanakları öne çıkartıyoruz. Tekne turları için dünyanın en güzel koylarına sahibiz. Dalyan’a, Patara’ya, Saklıkent’e günübirlik gitme olanakları, yine Likya Yürüyüş yolumuz, kanyon safarimiz var. Her bölgede olmayan yamaç paraşütünü öne çıkartıyoruz. Daha çok spor ve kültürel amaçlı projeler geliştirmeye çalışıyoruz. Biz de belediye olarak kültür ve sanat festivalleri düzenleyerek beldemizi tanıtmaya devam ediyoruz.
Fethiye’nin yeme-içme imkanları hem müziği hem yörük kültürü, kendimize özgü bir değerlerimiz var ve bunları maalesef öne çıkartamıyoruz. Belki 12 ay olmasa da en azından 8 ay burada doluluğu yakalamamız lazım. Yapılaşma sıkıntısından dolayı bölgemizde 300-500 kişilik bir konferans salonu bile yapamıyoruz. Konferans turizminde çok geriyiz ve bu konuda 1 tane bile tesisimiz yok. Her şey dönüp dolaşıp planlamaya dayanıyor.
Bizim her türlü planlama, yapılaşma şartlarını ortaya koyma, imar durumunu belirleme gibi konularda yetkimiz yok. Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü Şehircilik Bakanlığı’na bağlı ve dolayısıyla bu planlamaları onlar yapıyorlar. Biz de bu konuları onlarla konuşmak durumundayız.
Ancak bakanlığın bu ilgili kurumlarında da sürekli görev değişiklikleri olduğu için bizim gündemimizde olan meseleleri de bir türlü görüşemedik. Sektör temsilcileri, mimarlar odası ve diğer sivil toplum temsilcileri ile konuşarak burada bir yol haritası çizeceğiz. Ancak bizim bu konularda elimiz kolumuz bağlı. Yapılaşmalarımızda çok eksiklik var. Sadece bir oda veya sosyal olanaklar yaratmak yetmiyor. Bazı zaruri ihtiyaçlar var.
Sektör yatırımcılarının bu işin içinde olması lazım. Biz toplu turizm yapıyoruz. Belki butik tarzda yılın 12 ayı hizmet verebilecek tesisler oluşturmamız gerekiyor. Belki o zaman bu konsepte özgü bir müşteri potansiyelimiz oluşur.
Gastronomi Dergisi