Tarihi ofisler büyük şirketlerin başarısına tanıklık ediyor!


 

Bugün birçok şirket için hayat plazalarda akarken, kimi şirket yönetimleri, bu akıllı binalara pek yüz vermiyor

 

Bugün birçok şirket için hayat plazalarda akarken, kimi şirket yönetimleri, bu akıllı binalara pek yüz vermiyor. Örneğin İstanbul’da Boğaz’ın muhteşem görüntüsünü hiçbir şeye değişmeyen şirketlerin sayısı artıyor. Şu anda köşkleri ve ya da yalıları mesken tutanların sayısı 10’u bulmuyorsa, bunun en önemli nedeni metrekare sorunu ve koruma altında oldukları için bazılarına doğal gaz dahi bağlamanın zor olması.
İstanbul’un en önemli simgelerinden biri eşsiz Boğaz’ıysa, diğeri de onsuz düşünülemeyecek, yalıları ve köşkleridir. Her birinin geçmişi birkaç asra dayanan ve yapıldıkları dönemin ileri gelenlerinin kullandığı bu köşk ve konakların günümüzde butik otel olarak kullanılması yeni bir durum değil. Fakat bu mekanlar sayılan az da olsa artık bazı şirketlerin merkez ofisi olarak da hizmet veriyor. Boğaz’ın tarihi köşk ve konaklarını merkez ofis olarak kullanan şirketler arasında en başta Nakkaştepe tesislerindeki Koç Holding sayılabilir kuşkusuz.
Bayraktar Holding’den Eren Holding’e Mesa Mesken’e, Borusan’dan Alarko ve Demsa Group’a kadar birçok holding ve grubun da Boğaz’ın en değerli bölgelerindeki mekanlarında mesai yürüttüklerini vurgulayalım.
Köşklerin ofis olarak kullanmanın ne kadar yaygın olduğunu ve köşklere şirketlerin ilgisini İstanbul Emlakçılar Odası Başkan Yardımcısı Nizamettin Aşı’ya soruyoruz. İstanbul’un tarihi köşklerine bu anlamda çok yoğun bir ilgili olmadığını söyleyen Aşı, bunun nedeni olarak söz konusu mekanların kullanım alanlarındaki sıkıntıyı gösteriyor. Yine de köşkleri ofis olarak kullanan şirketlerin tarihi mirasa sahip çıkmalarının imajları açısından çok önemli katkı yaptığını söylüyor. Bu tür yerlerin aslına uygun restorasyon gerektirdiğini ve hatta bir kısmında doğalgaz dahi bağlamanın belli prosedürleri olduğunu ifade eden Aşı, bu nedenle de şirketlerin çok fazla bu yönde bir kiralama ve satın alma isteklerinin olmadığını dile getiriyor.
Tarihi köşkleri ofis kullanan şirketlerin sayısı sınırlı olsa da araştırdıklarımızdan bir kaçının hikayesi ve bugünde gelişi…
KOÇ HOLDİNG 
24 YILDIR NAKKAŞTEPE’DE 
Koç Holding de 24 yıldır tarihi bir yapıda faaliyetlerini sürdürüyor. Sultan Abdülaziz’in damatlarından Mehmet Şerif Paşa tarafından malikane olarak 19. yüzyılın sonunda inşa edilen Nakkaştepe Tesisleri, Koç Holding tüm üst düzey yönetim birimlerini bir arada topluyor. 1978 yılında Koç Topluluğu tarafından alınan Nakkaştepe tesisleri, 23 bin 219 metrekarelik bir arazide yer alıyor. Mehmet Şerif Paşa Konağı’nın Harem, Selamlık, Ağa Dairesi, Hamam, Ahırlar, Arabacı Başı Binası da olmak üzere 1984 yılında aslına uygun olarak tekrardan yapıldı. Koç Holding, 1988 yılından beri markez olarak bu tarihi binayı kullanıyor
MESA 
MESA BOĞAZ’IN HEMEN YANINDA 
Konut sektörüne bundan 43 yıl önce Ankara’dan giren Mesa Şirketler Topluluğu İstanbul’un en ihtişamlı köşklerinden biri olan Cemil Molla Köşk’ünü bölge müdürlüğü olarak kullanıyor. 19’ncu yüzyıl sonlarında yaşamış bir aydın olan Cemil Molla’nın inşa ettirdiği bu köşk, hemen Boğaz Köprüsü’nün ayakları dibinde yer alıyor. Kuzguncuk’taki bu beyaz kuleli köşk, 1886 yılında yapıldı.
Abdülhamit döneminden kalma ve İtalyan asıllı Sinyor AJbeni’nin mimarı olduğu bu köşk, yapımından tam yüzyıl sonra Mesa tarafından satın alındı. 2004-2005 yılında sil baştan restore edilen bu köşk, şu an Mesa Şirket Topluluğunun İstanbul merkezi olarak faaliyette. Mesa Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Boysanoğlu, hemen her şeyinin orijinal olduğunu söylüyor.
İstanbul’daki iş görüşmelerini genelde bu ofiste yapmayı tercih ettiğini aktaran Boysanoğlu, buranın tarihi geçmişiyle grubun en değerli varlıklarından biri olduğunu vurguluyor. 1986 yılında aldıkları köşkün bugünkü değeri 90 milyon dolar civarında olduğunu aktaran Boysanoğlu, sadece bu ofiste şu an 30 kişinin çalıştığını dile getiriyor.
DEMSA 
90 ÇALIŞANI İLE KÖŞKTE 
Demsa Group da Altunizade’de yer alan 19’ncu yüzyıl sonlarında inşa edilen konağı 2005 yılından beri grup merkezi olarak kullanıyor. Dış ve iç yapı özellikleri korunarak restore edilen üç katlı merkez ikinci dereceden tarihi eser olma özelliği taşıyor. 1800’lü yılların sonlarında inşa edilen ve 2 bin metrekarelik bir arazi üzerinde yer alan bu köşk, Barok tarzında yapılmış. Yüksek tavanlardaki resimler, eski haline sadık kalınarak röneve edilmiş ve bu köşk, Demsa Group’tan önce de yine bir ticari kuruluşun merkez ofisi olarak kullanılıyormuş. Binada 90 Demsa çalışanı mesai yürütüyor.
CİNER HOLDİNG 
BOĞAZA NAZIR BİNA 
Üsküdar Paşalimanı’nda hali hazırda Ciner Holding tarafından kullanılan görkemli manzarası ile öne çıkan bina yıllarca tütün deposu olarak kullanıldı. Bina ilk olarak 1998’de Korkmaz Yiğit’in o dönem sahibi olduğu Bank Ekspres tarafından satın alındı. Ardından el konulan banka tekrar satışa çıkarıldı. Bin 100 metrekare arsa üzerine inşa edilen bina 2002’deki ihalede Ciner Holding en yüksek teklifi verdi. Ciner, binaya donemin parası ile 16 trilyon lira (16 milyon lira) ile satın aldı.
EREN HOLDİNG 
112 YILLIK KÖŞKTE MESAİ 
İş dünyasının köşkte mesai yürütmeyi seçen önemli temsilcilerinden biri de Eren Holding. Önce Topkapı, ardından Yenibosna’daki tesislerde idare edilen Eren Holding, şimdilerde üst düzey yöneticilerini Anadoluhisarı’ndaki yol üstü köşkü’nde ‘ağırlıyor’. Eren Holding’in üst düzey yöneticilerinin mesai yürüttüğü, kimi özel ve yabancı konuklarını ağırladığı köşk, 1900 yılında Çelebi Ailesi tarafından yaptırılmış. Köşk, gerçek ününe Çelebizade Sait Tevfik Bey’in, namı diğer Sait Çelebi nin döneminde ulaşmış. AyRIca konut, 1915’li, 1920’li, 1930’lu yıllarda Fenerbahçeli sporculara da hizmet etmiş. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün tarihinde önemli bir yere sahip bulunuyor.
Fenerbahçe camiası tarafından o yıllarda “Bizim Şato” namı ile de anılan bu köşk, 2005 yılından bu yana Eren Holding AŞ bünyesine dahil edildi.
Gerekli izinlerin alınması ile başlanan inşaat üç yıl sürmüş. Dört yıl önce hizmete açılan köşk, gelecekte de Eren Holding yönetimine ev sahipliği yapacak.
Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren, oturduğu semte yakın olduğu için iş mesaisinin tamamını, FB camiasının Bizim Şato olarak tanımladığı Çelebi Köşkü’nde geçiriyor.
Ortaköy Merkez - Holding
ALARKO HOLDİNG 
KUŞ BAKIŞI BOĞAZ
 Ortaköy’de yer alan Eski Şifa Yurdu Hastanesinin yer aldığı koruluktaki köşklerden birinde çalışan Alarko Holding’in burada 100’e yakın çalışanı yer alıyor. Boğaziçi Köprüsü’nün ayağında 3 bin metrekare civarında bir kullanım alanı bulunan köşkün üçte birinin sahibi olan Alarko Holding’in CEO’su Ayhan Yavrucu, köşk ofis konusunda öncü gruplardan biri olduklarını söylüyor. Bu alanda ilk adımı kendilerinin atmış olmasından dolayı mutlu olduklarını aktaran Yavrucu, çalışma ortamı açısından çok şanslı olduklarının ifade ediyor. Bu tür yerlerin çok özel olduğunu ve butik bir çalışma imkanı sağladığını belirten Yavrucu, misafirleri burada ağırladıklarının dile getiriyor.
 
BORUSAN 
PERİLİ KÖŞK 
MÜZE OFİS 
Perili Köşk olarak bilinen Yusuf Ziya Paşa Köşk’ü deyince artık hemen herkesin aklına Borusan Holding gelir. 2007 yılından beri bu köşkü ofis olarak kullanan Borusan Holding, geçtiğimiz aylarda burayı hafta sonları için ziyaret açtı. Böylece Türkiye’nin ilk ofis müzesi de devreye girmiş oldu. Borusan Holding Yönetim Merkezi’nin faaliyet gösterdiği Rumelihisarı’ndaki Yusuf Ziya Paşa Köşkü 100. yaşında ‘Borusan Contemporary’ adıyla Türkiye’nin çağdaş sanat alanındaki ilk ofis müzesine dönüştü. Hafta içi ofis olarak faaliyetine devam eden Perili Köşk, hafta sonları ise sergileri halkla buluşturuyor. Türkiye’nin önde gelen kurumsal koleksiyonlanndan olan Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu da Bonısan Contemporary’de düzenli olarak sergileniyor. Köşk’ün geçmişi ise 1910’lu yıllara gidiyor.Yusuf Ziya Paşa o dönemde Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa’nın Başyaveri olarak görev yapıyordu. Yusuf Ziya Paşa Köşkü’nün yapımına 1910’lu yıllarda başlandı. Ancak 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması ve Osmanlı İmparatorluğu’nun da savaşa girmesiyle inşaatı yapan ustalar askere alınınca çalışmalar tamamlanamadı. Yusuf Ziya Paşa, vefat ettiği tarih olan 1926 yılına kadar köşkte yaşadı. Paşanın ölümünden sonra ailesi 1993 yılına kadar köşkte oturdu. Köşk, bu tarihte Basri Erdoğan’a satıldı. Yanm kalan inşaat nedeniyle tamamlanamayan ve boş kalan ikinci ve üçüncü katlar yüzünden bina çevrede “Perili Köşk” diye anılmaya başlandı. Yapının rölöve, restitüsyon, restorasyon ve uygulama projeleri, 1995- 2000 yılları arasında mimar Hakan Kıran tarafından gerçekleştirildi. Köşkün dış görünüşü korunurken, iç mekanlar modern ve ferah bir iş ortamını sağlayacak şekilde düzenlendi.
BAYRAKTAR HOLDİNG 
BOĞAZA TEPEDEN BAKIYOR
İstanbul’un önemli köşklerinden biri olan ve 210 yıllık geçmişi bulunan Sadrazam îzzet Mehmed Paşa’nın köşkünde bugün Bayraktar Holding bulunuyor.
1989 yılında köşkün arsasının mülkiyetini alan Bayraktar Holding, köşkü yeniden inşa ettirdi. 1999 yılında inşaatın tamamlanmasıyla birlikte İz- A, zetâbâd Kasrı, holding merkezi olarak devreye alındı. Bebek ile Arnavutköy arasında kalan Bogaz’ın en güzel sırtlarından birine konumlanmış olan tarihi köşk holdingin genel merkezi olarak kullanılıyor.
Ekonomist

Milli Emlak Üsküdar’da arsa satıyor!


 

 

Milli Emlak Genel Müdürlüğü, Üsküdar’da 5 milyon lira tahmini bedelle 2 bin metrekarelik arsayı satışa çıkardı

Milli Emlak Genel Müdürlüğü, İstanbul-Üsküdar’da 2 bin metrekarelik konut imarlı arsayı 5 milyon lria tahmini bedelle satışa çıkardı. Üsküdar-Bulgurlu Mahallesi’nde yer alan arsanın geçici teminatı ise 1 milyon lira olarak belirlendi.

İhale; 26 Haziran 2012 Salı günü saat 14.30’da yapılacak.

Ünlü fizikçinin beynini hack’leyecekler


 

ABD’li bilim insanları, beyin dalgalarını bilgisayara aktarabilen ‘iBrain’ adını verdikleri bir cihaz üzerinde çalışıyor

Stanford Üniversitesi araştırmacılarının gelitiştirdiği proje, felç olan ve konuşma yetisini giderek kaybettiği gibi vücut dilini de kullanamayan Hawking’in beynini ‘hack’lemeyi öngörüyor.

Akademisyenlik kariyerinin yanı sıra, nöro-teknoloji şirketi Neurovigil’in de CEO’su olan Dr. Phillip Low’un başında olduğu araştırma ekibi, iBrain projesinde Hawking ile beraber çalışıyor.

Low ve ekibinin geliştirdiği iBrain, beyin dalgalarını bilgisayara aktararak, iletişim kurulabilecek bir araç haline getirmeyi amaçlıyor. Başa takılan siyah bir bant, çok sayıda sinir iletici (nöro transmiter) bulunduruyor.

GELECEK AY DENENECEK
iBrain, ünlü fizkçi Hawking için geliştirildiği için İngiliz basınında büyük merak uyandırdı. Telegraph gazetesi, gelecek ay Cambridge’de düzenlenecek Francis Crick Memorial konferansında iBrain’in denenebileceğini belirtti.

Cihazı Hawking üzerinde çok sayıda kişinin karşısında ilk kez kullanmayı planlayan Low, Telegraph’a, “Hawking’in vücudunu bypass’tan geçirmek istiyoruz. Aynısını beynine de yapmayı amaçlıyoruz” dedi.

iBrain projesinin en az bir yıllık olduğunu belirten Low, geçtiğimiz yaz İngiltere ’ye gelerek Hawking’e projesini sundu. Geliştirdikleri prototipi Hawking’e giydiren Low, fizikçiden tüm düşüncesini, “avucunda bir topu sıktığına odaklamasını” istedi. Buradaki amaç, Hawking’in düşüncelerinin, bir dizi sinyal aracılığıyla kelimelere aktarılıp aktarılamadığını görmekti.

Low, ilk denemelerin ardından New York Times gazetesine yaptığı açıklamada, “Aldığımız sinyalde işimize yarayacak bir şey olup olmadığına baktık. Aslına bakılırsa, sinyalde bir değişim gördük” dedi.

KELİME KÜTÜPHANESİNE AÇILAN KAPI
Low, Telegraph gazetesine yaptığı yorumda, “beyin dalgası teknolojisinin, kişinin yapmaya niyetlendiği hareketleri bir kelime kütüphanesine bağladığını, böylece niyetin kelimelere dökülebileceğini” belirtti. Low, “Böylece, motor nöron rahatsızlığı bulunan insanlar, vücutlarından çok beyinleri aracılığıyla iletişim kurabilir” dedi.

Dünyaca ünlü fizikçi Stephan Hawking, henüz 21 yaşındayken Amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalığına yakalandı ve motor nöronlarının çok büyük bir kısmını kaybederek, neredeyse tamamen felç oldu. İngiliz Daily Mail sitesinin haberine göre, kasları giderek güçsüzleşen 70 yaşındaki Hawking’in, konuşabilmek için kullandığı cihazı eskisi kadar rahat çalıştıramadığı belirtildi.

Bilim insanları, başarılı olması halinde başka tedavi alanlarında da kullanılabilecek olan iBrain cihazının, depresyon ve hatta otizmle mücadele debirgün büyük atılım sağlayabileceğine inanıyor.(ntvmsnbc)

Evin önüne PARKA SON !


 

 

İSPARK Genel Müdürü Mehmet Çevik, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, İstanbul’un ortalama otopark kapasitesinin yaklaşık 400 bin seviyesinde bulunduğunu, bunlara alışveriş merkezleri, özel otoparklar ve kamu kurumu otoparklarının da dahil olduğunu söyledi.

“Yılda 25 milyon parklanma…”

Bu parkların 60 binini İSPARK’ın karşıladığını söyleyen Çevik, İSPARK otoparklarından günde 80 bin kişinin yararlandığını ve yıllık yaklaşık 25 milyon parklanma gerçekleştiğine dikkati çekti.

“İBB Başkanı Kadir Topbaş önerdi”

Çevik, otoparkların sayısının artırılması için yer altı ve yer üstü katlı otoparklar ile teknolojik otoparklar yapmayı hedeflediklerini belirterek, İstanbul’un 600 bin araçlık otoparka ihtiyacı bulunduğunu, bu noktada en büyük kapasiteyi sağlayan İSPARK’ın, 2015 sonunda 200 bin kapasiteye ulaşmayı hedeflediğini bildirdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın önerisiyle çalışmalarına başladıkları yamaç otoparklarının tünel sistemiyle açılacağını ve tamamen teknolojik, tam otomatik sistemde olacağını bildiren Çevik, yamaçların genellikle Hazine ya da belediyelerin mülkiyetinde bulunduğunu ve şu anda yer tespiti yaptıklarını anlattı.

“Sokak arasına parklanma bu otoparklara çekilecek!”

Doğayı bozmadan, İstanbul Boğazı ve bazı ilçelerdeki kot farklarından kaynaklanan boşluklara yapılacak yamaç otoparkları ile sokak aralarındaki parklanmayı bu otoparklara çekmeyi hedeflediklerini kaydeden Çevik, Büyükşehir Şehircilik ve İmar Daire Başkanlığı ile İSPARK Planlama Müdürlüğü’nün bu konuda birlikte çalıştığını dile getirdi.

“Yamaç otoparkına aracı, teknoloji götürecek”

Çevik, 2 katlı ve 80-100 araçlık olması planlanan bu otoparklarda, havalandırma noktasında sıkıntı olmayacağını ifade ederek, “Kişi bu otoparklara aracıyla girmeyecek, aracını bekleme yerinde bırakacak, bahsettiğim o teknoloji sayesinde araç otoparka götürülecek ve aynı şekilde de getirilecek” diye konuştu.

Merter, Harbiye ve Cihangir’de üstleri tamamen yeşil olan yer altı otoparkları bulunduğunu anımsatan Çevik, bu otoparkların sayısını artırmayı planladıklarını kaydetti.

Çevik, İstanbul’un ana arterlerindeki otopark alanlarının kaldırılmasıyla uygunsuz parklanmaların arttığını, bu noktalara alternatif katlı ya da açık otoparklar yaparak parklanmayı buralara kaydırmayı hedeflediklerini söyledi.

“Fatih Fevzipaşa Caddesi esnafı, İSPARK’ın geri dönmesini istiyor”

İSPARK Genel Müdürü Çevik, “Mesela Fatih’in ana caddesi olan Fevzipaşa Caddesi’nde insanlar perişan. Bir bakıyorsunuz iki sıra araç oluyor, çekici geliyor, vatandaşın aracını çekiyor. Bizim oradan çekilmemiz vatandaşa zulüm oldu, trafiği de artırdı. Bu bölge için esnaf dilekçe toplayıp Büyükşehir’e gönderdi. ‘İSPARK tekrar dönsün’ diye… Buraları tekrar açmamızda fayda var” dedi.

Çevik, İSPARK’ın değnekçi sorununu da yüzde 97 oranında bitirdiğini bildirdi.

İstanbul’da 10 bin lira geriye dönük günlük otopark borcunun tahsil edildiğini bildiren Çevik, kent genelindeki 18 bin taksiyi tek çağrı merkezi altında toplamak için teknik altyapı çalışmalarının sürdüğünü, proje ile sürücü ve yolcu güvenliğinin en üst düzeye çıkacağını kaydetti.

“Satın alma ya da ortaklık için gelip görüşen çok oldu”

Mehmet Çevik, özelleştirmenin şu anda gündemlerinde bulunmadığını belirterek, “Satın alma ya da ortaklık için gelip görüşen çok oldu. Görüşmeleri kestik. Gerek Körfez, gerekse Avrupa ülkelerinden çok ciddi talepler, yerli sermayeden de gelenler oldu. Pakistan projesinden sonra o kadar çok talep geldi ki… Özelleştirme gündemimizde yok ama borsa yoluyla halka açılabiliriz” diye konuştu.

Çevik, İstanbul trafiğine havadan çözüm sunan Heliport Projesi’nin aynı zamanda ilk yardım, ambulans hizmetleri, turistik geziler ve doğal afet durumlarında kullanıldığını hatırlatarak, şu anda 6 işlevsel heliport alanı bulunduğunu, bu noktaları artırmaya devam edeceklerini, heliportları, ayda aralarında iş adamlarının da bulunduğu yaklaşık 100 kişinin kullandığını bildirdi.

2005’te kurulan ve 2 bin 100 kişinin çalıştığı İSPARK’ın 2006-2011 yılları arasında 600 milyon lira ciro elde ettiğini, bunun sokaktan alınıp devletin kasasına konulan bir para olduğunu belirterek, geçen yıl 120 milyon lira olan ciroyu bu yılın sonunda 150 milyon liraya çıkarmayı hedeflediklerini sözlerine ekledi.

Bu arada, İSPARK, tarihi yarımada için başlattığı Akıllı Bisiklet Projesi’ni yakın zamanda Bostancı-Kartal hattında hizmete açmayı planlıyor.

AA

Aşçıoğlu, Dev Ortaklıktan Çekildi


 

 

 

Yönetime kayyum atamasının ardından ‘ihtilaf’ Aşçıoğlu’nun hisselerini devretmesiyle çözüldü

TOKİ’den hasılat paylaşımı modeliyle alınan Ali Sami Yen arazisine yapılacak projenin ortak yapısında değişiklik gerçekleşmiştir. Daha önce  “Torunlar –Aşçıoğlu- Kapıcıoğlu Proje Ortaklığı” olarak bilinen ortaklıkta Aşçıoğlu İnşaat Taahhüt Turizm  A.Ş hisselerinin tamamını Torun Yapı Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye devretmiştir.

Taraflar arasında yapılan sözleşme ile birlikte değişen proje ortaklığı neticesinde ortaklıktaki hisse dağılımı; Torunlar GYO yüzde 65, Torun Yapı yüzde 30, Kapıcıoğlu ise yüzde 5 olarak gerçekleşmiştir. Yapılan sözleşme ile birlikte hakem kurulu tarafından  yapılan işlemler ve kayyum atanmasına ilişkin karar hükümsüz hale gelmiştir. Böylelikle Ali Sami Yen projesinde ihtilaf çözüme kavuşmuştur.

Yaşanan hukuki sürecin 1 milyar TL’nin üzerinde, önemli bir yatırım değerine sahip Ali Sami Yen projesinin inşaat sürecine herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Projemizin planlandığı gibi 2014 yılında tamamlanması hedeflenmektedir.

İngilizlere Satıldı !


 

Pronet Londra merkezli Cinven’e satıldı

Türkiye elektronik güvenlik sistemleri sektörünün önde gelen markalarından Pronet, Londra merkezli girişim sermayesi şirketi Cinven’e satıldı.

1995 yılında Akmerkez’in bodrum katında üç girişimci tarafından kurulan Pronet’in çoğunluk hisseleri daha sonra Turkven ve Hollanda Kalkınma Bankası’na satılmıştı.

Türkiye çapında 130 binin üzerinde ev ve işyeri abonesi bulunan Pronet’te yaklaşık 1.500 kişi çalışıyor.

300-350 MİLYON EURO

Pronet’in çoğunluk hisselerinin satış bedeli resmi olarak açıklanmasa da, Financial Times’a göre bu rakamın 300-350 milyon euro arasında olduğu tahmin ediliyor.

Satın alma işlemi ile ilgili bilgi veren Cinven yöneticisi Yalın Karadoğan, Türkiye’nin son dönemde yakaladığı güçlü ve hızlı büyüme dikkate alındığında önemli yatırım fırsatları sunduğuna inandıklarını kaydetti. aradoğan, “Buna ek olarak Pronet’in, Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Asya gibi gelişmekte olan pazarlara açılma fırsatlarını da değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Pronet CEO’su Alex McNutt ise “Cinven ile gerçekleştireceğimiz ortaklık bize büyük heyecan veriyor. Pronet’i Türkiye çapında ve bölgede büyütmeye yönelik planlarımızı hızlandırmamıza imkan verecek” dedi.

6 ALANDA YATIRIM

1977 yılında kurulan Cinven, bugüne kadar 67 milyar euronun üzerinde yatırım gerçekleştirdi.

Cinven Hizmet Sektörü, Finansal Hizmetler, Endüstri Ürünleri, Tüketici ve Teknoloji ile Medya ve Telekomünikasyon olmak üzere 6 ana alanda yatırım yapıyor.

FT: Esas zorluk Fethullah Gülen


http://www.ft.com/intl/cms/s/0/a99257ea-ab0c-11e1-b675-00144feabdc0.html#axzz1ynudN0Jh

On a warm evening in Istanbul, the most powerful man in Turkey’s recent history was holding court.

Recep Tayyip Erdogan, prime minister, had come that day from a World Economic Forum meeting at a nearby hotel, where he exulted in the country’s achievements under his 10-year rule: average growth of more than 5 per cent a year, a tripling of gross domestic product in dollar terms, increased trade and foreign investment and a rising place in the world.

Özel dosyanın Daniel Dombey imzalı manşetinde “Yükselen Güç, Artan Sorunlar” başlığıyla Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin parlayan profilinin yanı sıra asker-sivil ilişkileriyle, hak ve özgürlükler tartışmalarına kadar pek çok konuya, Başbakan’ın politik hırsları ve hedefleri çerçevesinde değiniyor.

Dombey Erdoğan’ın Atatürk’ten sonra Türkiye’nin başına gelen en güçlü politik karakter olduğuna sıklıkla vurgu yapıyor.

2009’daki İsviçre’deki zirve sırasında, İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’le girdiği tartışmanın ardından Davos’a bir daha dönmeyeceğine yemin eden Erdoğan’ın bugün Davos’u ayaklarına getirdiğini yazıyor.

Türkiye’de Erdoğan’ın pek çok kurulu düzene meydan okuduğu iddia edilen haberde, başbakanın karşısındaki esas zorluğun pek çok devlet kurumunda örgütlü Fethullah Gülen cemaati olduğu ifade ediliyor.

Financial Times’ta yer alan bir diğer analizde, Türkiye’nin yeni dış politikası aracılığıyla bölgedeki ”yeni yumuşak güç” olma iddiasının ise “kendi arka bahçesindeki sorunların tehdidi” altında olduğuna dair bir değerlendirme dikkat çekiyor.

KOMŞULARLA SIFIR SORUN POLİTİKASI ÇÖKÜYOR

Analizi kaleme alan Gideon Rachman, “Yeni Osmanlıcılık” fikrinden bahseden hükümet yetkililerine karşılık, Arap Baharı ve özellikle Suriye’deki ayaklanmaların Türkiye’nin “bölgesinde eşsiz bir nüfuza” sahip olma iddiasını tehdit ettiğini yazıyor.

Rachman’a göre, ”hiperaktif” Dışişleri Bakanı olarak tarif ettiği Ahmet Davutoğlu’nun “komşularla sıfır sorun” politikası, Türkiye’nin yeni yaklaşımını tarif eden tek slogan.

“Ancak komşuların İran, Suriye, Irak ve Rusya olduğu düşünüldüğünde” diyor Rachman, “komşularla sıfır sorun daha tartışmalı ve daha etkisiz bir politika.” Haberde “İki sene öncesine kadar önüne geleni silip süpürür gibi görünen Türkiye diplomasisi, şimdilerde naif ve etkisiz görünme riski taşıyor” ifadelerine yer veriliyor.

Rachman, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusuna da değiniyor ve “Türkiye’nin resmi pozisyonu bir yana, geçtiğimiz yıllarda Avrupa Birliği’nin esasında Türkiye’yi kulübe istemediği acı biçimde anlaşıldı” diyor.

Financial Times Türkiye özel ekinde ülkenin ekonomisine dair “Ekonomi büyüyor olabilir ama manevra alanı sınırlı” başlıklı Stefan Wagstyl imzalı analiz, Avrupa Birliği bankalarına bağımlılığın büyümeyi belirsiz kıldığı konusunda uyarıyor.

Gazete fon yöneticileri açısından Türkiye ekonomisinin “ince buz üzerinde kayan bir yıldız patenciye” benzediğini yazıyor.

Analize göre “Buz dayandığı sürece gösteri iyi görünüyor. Ancak buzun kırılacağına dair sürekli bir korku hâkim.”

By 1eladenecli Ekonomi içinde yayınlandı Etiketler

Sevda Tepesi’nde hakkı teslim edeceğiz


 

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Sevda Tepesi için 10 milyar dolar vermediğini belirterek, “10 milyar dolar meselesi hiç yok. Böyle bir para olsa Hazine’de olur” dedi.

Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın 28 sene önce, imarı olan bir arazi aldığını ancak sonradan verilen bir kararla imarın iptal edildiğini belirten Bayraktar, konuya açıklık getirdi. Bayraktar şöyle konuştu:

“Garantili” imajını verdik

“Kralın mağduriyetini giderelim dedik. Mütekabiliyet Yasası’nı çıkardık. Körfez ülkelerinden ciddi şekilde yatırım düşünülüyor. İmar verdiğimiz insanlara imarlarını garanti edeceğimiz imajını verirsek yatırımın da artacağını düşündük. Gelip kalacak birçok yatırımcıyı, Körfez yatırımcısını çekecek. Böyle bir rakama tabi olabileceğini, bunun cebimizde olacağını düşündük. Sonuçta devlet de kâr edecek. Yatırımı gelmiş kabul ettik. Böyle bir rakam değil (10 milyar dolar) ‘Bu rakama kadar çıkabilir’ dedik. Körfez ülkelerinden ciddi talep var. Bunlara jest yaparsak, güvenleri artacak, aidiyetleri artacak, Türkiye’ye yönelmeleri artacak. Biz bu tepeyi koruyoruz. Burada sahipsiz olan yerler sahiplenilmiş olacak. Burada hiçbir ağaç kesemeyecek. Temelde yüzde 3’üne oturacak. “

Şu anda mezbelelik

Kral Abdullah’ın Sevda Tepesi’nde iki kat yapacağını ve yüzde 6 imarı olacağını kaydeden Bayraktar, “57 bin metrekareye serpiştirince bu yapı görünmeyecek. Ağacını, doğasını, faunasını zenginleştirecek. Hakkı teslim etmiş olacağız, İstanbul Boğazı’na güzellik getirmiş olacağız. Biz buraya garanti verdik. İmar, ruhsat garantidir, bu imajı vermek istedik. Burası şu anda adeta bir mezbelelik. Biz yapınca burası daha iyi olacak” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Sevda Tepesi’ne ilişkin kararı ise şöyleydi: “Koruya katılacak alanda Boğaziçi silüetini bozmayacak çevreyle uyumlu konaklamaya yönelik turizm tesisleri yapılabilir. Planlama alanı içerisindeki bitki varlıkları peyzaj değeri yüksek nitelikli ağaçlarla geliştirilerek muhafaza edilecektir. Çekme mesafeleri mimari avan projede belirlenecek olup bina konturları dışında bodrum kat yapılamaz.” Hürriyet

Müteahhitlik şirketlerine yurt dışı desteği


 

Teknik müşavirlik şirketleri, müteahhitlik şirketleri ve işbirliği kuruşlarınca yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirilen bazı faaliyetlere ilişkin harcamalar Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanacak.

Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan Teknik Müşavirlik Hizmetlerine Sağlanacak Devlet Yardımları Hakkında Tebliğ ile Ekonomi Bakanlığı’nın hedef pazar olarak belirlediği ülkelerde müteahhitlik sektörüne yönelik mal ve hizmet ihracatının artırılması için teknik müşavirlik şirketleri, müteahhitlik şirketleri ve işbirliği kuruşlarınca yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirilen bazı faaliyetlere ilişkin harcamaları için Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu devreye girecek.

Tebliğle, teknik müşavirlik şirketleri tarafından yurt dışında açılan ofislerin brüt kira ile buna ilişkin vergi/resim/harç giderleri yüzde 50 oranında (yıllık en fazla 40 bin dolar), bu ofislerde istihdam edilecek Türk yöneticinin brüt maaşı yüzde 50 oranında (yıllık en fazla 60 bin dolar), Türk büro elemanın yıllık brüt maaşı ise yine yüzde 50 oranında (yıllık en fazla 36 bin dolar) desteklenecek.

Teknik müşavirlik şirketleri söz konusu yardımlardan en fazla 5 ofis için 3 yıl süreyle yararlanabilecekken, yurt dışı ofis desteğinden yararlandırılacak ülke ve şehirler, Ekonomi Bakanlığı tarafından belirlenecek uygulama usul ve esasları ile belirlenecek. Şirketlerin ve işbirliği kuruluşlarının reklam, tanıtım ve pazarlama ile pazar araştırma gezileri de destek kapsamına dahil edilirken, yurt dışı fuar organizasyonlara da destekler kapsamında yer verildi.

Teknik müşavirlik şirketleri, müteahhitlik şirketleri ve işbirliği kuruşlarınca yanıltıcı bilgi ve belge ibraz edildiğinin tespit edilmesi durumunda, bütün başvuruları reddedilerek, destek kapsamından çıkartılmaları kararlaştırılacak.

Kral Abdullah’ın 10 milyar doları için iki şok soru!


 

 

Güngör Uras’ın yazısı:

Ben tarihin yalancısıyım… Epeiros Kralı Neoptolemos paraları tüketmiş. Harp edecek hali kalmamış. Rakibi Sardes Kralı Malenkomos krala haber göndermiş. “Kraliçe ile bir gece birlikte olmama imkân verseler onları altına boğabilirim” demiş. Neoptolemos, “Ahlaksız Malenkomos… Bizi ne zannediyor” diyerek küplere binmiş. Sardes Kralı bir haberci daha yollamış, “Ama“ demiş. ”Bir gece için 10 bin altın sikke verebilirim.”

Epeiros Kralı ve Kraliçe düşünmüşler, taşınmışlar… Bu para ile Epeiros Krallığı kurtulacak… ”Evet” demişler…

Sormuşlar, “Ne zaman?” Sardes Kralı cevaplamış: “Hiçbir zaman… Benim niyetim yok. Sadece fiyat öğrenmek istedim.”

Bu bir tarihi hikâyedir. Günümüzün olayları ile hiçbir ilgisi yoktur. Sadece “Pazar yazısı”na giriş olsun diye yazdım. Bizim konumuz Suudi Arabistan Kralı için İstanbul’un Sevda Tepesi’nin imara açılmasıdır. Ve de merak edilen “Durup dururken, bu izinin neden verildiğidir.” Eğer bu izin “Hatır için, gönül için, sevda için” verilmiş ise, eyvallah diyeceğiz. Geliniz görünüz ki işin içine para girmiş!

Rivayete göre “Kral, cebinden çıkararak bize 10 milyar dolar yollamış, daha da yollayacakmış da, biz de bu izini vermişiz” Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Sevda Tepesi ile ilgili olarak bu yönde bir açıklama yaptı. Bakan Bayraktar, “Kral ailesi Türkiye’ye yardımcı oluyor. 10 milyar dolar tutarında bir yardımı oldu” demiş. Akşam’a bu rakamın hibe olduğunu belirten Bakan Bayraktar, “Dünya piyasaları krizde ve nakit darlığı var. Şimdi Suudi devleti yeni bir yardım yapabilecek” diye konuşmuş.

Çevre ve Şehircilik Bakanı ciddi bir politikacı. Paradan, hesaptan anlar. Boş yere konuşmaz. İşte bu nedenle söyledikleri çok, hem de çok önemlidir.

Ancak, cevaplanması gereken 2 soru var:

1) Kimse kimseye bedava para vermez. Günümüzde bir kral bir ülkeye durup dururken hibe olarak para göndermez. Hele hele 10 milyar dolar hiç göndermez. Gönderir ise bunun karşılığı bir şey alacaktır. Suudi Kralı’na 10 milyar dolarlık hibe karşılığı vereceğimiz Sevda Tepesi “Yetmez Abi’cim!” (Daha başka neler var? Onları bilelim!)

2) Gelen 10 milyar dolar nerede? Daha başka paralar da gelecekmiş. Bu paralar ne için gönderiliyor? Gelen paralar ve gelecekler hangi hesaba yazılacak?

Kimse bedavadan para dağıtmaz

T.C. Devleti’nin geliri gideri şeffaftır. Açık açık bütçe hesabında görülür. Bugüne kadar hesaplarda vergi dışı gelirler kalemlerinde “hibe” adı altında böyle bir gelir kalemine rastlanmadı. Söz konusu hibe 10 milyar dolar. Kamyona yüklenerek Türkiye’ye gönderilemez. Mutlaka bir banka hesabında görülmesi gerekir. Bizim banka sistemimizde de, Merkez Bankası hesaplarında da böyle bir paranın izi yok.

Diyelim ki bu dolarlar kamyonlarla ülkeye sokuldu. Bir depoda durması, harcanırken bu paraların ortaya çıkması gerekir. Böyle bir olay yok. Kötü niyetliler Başbakanlık “Tahsisat-ı Mesture” (örtülü ödenek) hesabına kaydedildiği için kamu oyunun haberi yok diyecekler ama… Bu kadar para “Tahsisat-ı Mesture” kasalarına sığmaz.

”Ödemeler bilançosundaki “Nereden geldiği belli olmayan döviz”ler var ya… ”İşte onları Kral gönderiyor“ denilecek. İyi de Kral kime gönderiyor. Her ay nereden geldiği belli olmayan 2 – 3 milyar dolar döviz kimlerin cebine giriyor? Bakan Bayraktar “Neyin ne olduğunu bize anlatır ise biz de rahatlarız…”

Milliyet